Onu sonsuza ,kendimi de ona kavuşacağım güne kadar sonsuz bir hasretin kucağına yolcu ettiğimi bilmeden.....meğerse bizim için başka planları varmış bilinmezliğin...
Ailemle yaşadığım 18 yılın ardından 43 sene ,ufak tefek seyahatleri saymazsak,hiç ayrılmamıştık....ben onsuz bir hayatı bilmezdim...biz hep Füsun ve Cemal idik...O benim arkamda kendimi her zaman güvende hissettiğim,kolları ile adeta bir kanat gibi beni sarmalayan ,ama hayata karşı dik durabilmem için de zorluklara itelerken,beni sakınan,romantikliğini babacanlığı ile mix edip,beni şaşırtan ,şahsına münhasır dedikleri türden bir adamdı....üniversite sıralarında evlendiğimiz için beni de çocuğu gibi görmüş,yerine göre ders çalıştırmış,yerine göre de ders aldırmıştı...Lise çağlarında okumaya başladığı Cumhuriyet gazetesi ,etrafında hep yaşça kendinden büyük insanlarla arkadaşlığı ,hayata çok erken atılması, olaylara sakin yaklaşımı,sabrı.....ne kadar da farklıydı çevremdekilerden.... hey gidi günler hey...yıllar 30-35 yaşına kadar çok yavaş geçiyor...ama sonrası, sonrası göz açıp kapayıncaya kadar çabuk ...bilmiyorum ....ya da bizimki öyle oldu...
40 yaşındayken geçirdiği kalp krizi benim ,çocuklarımın ,onun ,hayatımızın dönüm noktası oldu...Miyokart enfarktüs dedikleri en tehlikeli türden ,üstelik çok genç yaşta..Tanrı 49 yaşında bir kaza sonucu kaybettiğim babamdan sonra kocamı bana bağışladı sanırım....ve ben çocuklarımı dahi ikinci plana atarak sadece ve sadece ona adadım yaşantımı...bunu öylesine içden öylesine yürekten severek yaptım ki..çocuklarımla aramızda adeta sessiz bir dayanışma oluşmuştu...gözlerimdeki öncelik babanızın ifadesine onlarda kendilerinden beklenemiyecek bir olgunlukla adeta göz kırparak ortak olmuşlardı...hepimiz adeta onun gözlerinin içine bakıyorduk...önceliğimiz onun yaşaması idi..tanrının da yardımı ile bunu başardık....başka bir kriz geçirmeden by-pass a gönderebilmiş olmakla da ayrıca doktorlarımızın takdirine mazhar kalmıştık...O by-pass hikayemiz de ayrı bir olaydı...Krizi geçirmesinin üstünden geçen yıllar içerisinde kendini o kadar iyi hissetmeye başlamıştı ki,araba ile yaz sıcağında Adana ya gitmek istemişti....Ben de hayır demiştim...müthiş bir mücadele başladı aramızda,sonunda bir orta nokta da anlaştık..Doktora gidecek ve sağlam raporu alacaktı...Eğer gitmesine müsade ederse ben de ikna olurum demiştim..Doktorumuz Mordo Bardavit idi ki onu her zaman şükranla anıyorum..Hemen onu aradım,bir randevü aldım,ve mutlaka bir talyum testi için ikna etmesini rica ettim...Cemal in sağlığı konusun daki dik başlılığı yüzünden onunla da aramızda harika bir uyum oluşmuştu.Netice de karşımıza çıkan tablo hepimiz için yeniden bir şokdu...acilen by-pass.....bizim için yeniden zor günler başlıyordu....Çoluk çocuk onu öylesine sarmaladık ki -bu arada Lili mizi de unutmamalıyım-sevgimiz,ilgimiz o zor günlerinde üstesinden gelmemizi sağladı....canım benim...
Yıl 1996 ve 2016.....rutin yapılan kontroller,hiçbir problem olmaksızın gelinen geçen pazartesi.....Kalabalıklaşmış olan ailemiz,2 güzel,olgun,dünya iyisi kızlarımız,3 tane harika ,yaşam enerjisi torunlarımızla çok ama çok keyifli bir hale gelmişti...mutluyduk....tek üzüntümüz ülkemizin içinde olduğu bu kötü günler ve yaşanan terör olayları idi...Ülkesi,Atatürk sevgisi,ailesi,dostları.......vazgeçilmezleri....bugün içim kan ağlıyarak yazdığım bu satırları sizler de okurken ne denli zorlu bir yaşamdan bu mutlu günlere geldiğimizi bilin istedim...hayat hep güllük gülistanlık değil elbet...ama hep de üzücü değil...O her zaman geleceğe ümitle bakan ,yaşam enerjisi olan,etrafına neşe saçan şahane bir baba,dede,ve eşdi...bugün ona dair söyleyecek sözü olan kim varsa evimizin kapıları sonuna kadar açık olacak...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder